21 Ağustos 2015 Cuma 0 yorum
Bilmeliydim… 
Papatyaları sevdiğini değil bu kez. 
Sana pamuk şeker aldığımda çocuklar gibi sevineceğini, 
Ve sadece seninleyken böyle mutlu olacağını. 
Bilseydim. 
Bitmezdi belki…


0 yorum
Harflerin acizliğiydi işte 
yirmi altısını reddettim, üçü yetti 
ben ‘aşk’ dedim, sen 'git’.. 
Neyse 
ikimizde bildiğimiz en iyi şeyi yaptık neticede 
ben sev'dim, sende git'tin…


4 yorum
Sayın bakın kalbinizde kaç kıskançlık var? 
O, bu ya da belki şu… 
Senin buyun var onun şusu var. 
Herkeste var ama sizde yok. 
Sizde kıskançlık var. 
Ama sizde var olan onda ya da bunda yok… 
Var yoğa karışmış ama haberiniz yok. 
Elma sandıklarını bilir misiniz? 
Hani şu tezgahlara koyulan tahtadan, 
hafif sarımtırak, saman renginde… 
Hani şu içinde mis kokulu elmalar, 
bal tadında meyveler taşıyan sandıklar. 
Bence hatırladınız… 
İşte o sandıkların çentikleri olur. 
Tahtanın özelliğidir bu. 
Dikkat etmezseniz o çentikler batar elinize, 
canınızı yakar. 
Bazen elmayı avuçlarsınız ve elinize batan kana bular elmayı. 
Eliniz kanar, 
elmanız kana bulaşır. 
Tadınız kaçar, 
canınız yanmaya devam ederken. 
Kıskançlıkta kalbin çentiğidir. 
Her kıskançlıkta bir çentik atılır. 
Ve hep canınız yanar. 
Bir gün öyle bir an gelir ki 
eliniz kanamadan kalbinizi tutabileceğiniz yeriniz kalmaz. 
Kalbinize tutunamazsınız. 
Kalbinize tutunamazlar. 
O çentikler size tutunmak isteyenlerin de eline batacaktır. 
İncitecektir. 
Ne kadar sevseniz de, sevseler de tutunamayacaksınızdır, 
tutunamayacaklardır… 
Simdi sayın bakalım. 
Kalbinizde kaç çentiğiniz var?


 
; Sayfa Başına Dön