28 Nisan 2014 Pazartesi 0 yorum
mehmetyenci:

Aldanma cahilin kuru lafına
Kültürsüz insanın külü yalandır
Hükmetse dünyanın her tarafına
Arzusu hedefi yolu yalandır
Kar suyundan süzen çeşme göl olmaz
Gül dikende biter diken gül olmaz
Diz diz eden her sineğin bal’olmaz
Peteksiz arının balı yalandır
İnsan bir deryadır ilimle mahir
İlimsiz insanın şöhreti zahir
Cahilden iyilik beklenmez ahir
İşleği ameli hâli yalandır
Cahil okur amma alim olamaz
Kâmillik ilmini herkes bilemez
Veysel bu sözlerin halka yaramaz
Sonra sana derler deli yalandır
Âşık Veysel ŞATIROĞLU 

Aldanma cahilin kuru lafına
Kültürsüz insanın külü yalandır
Hükmetse dünyanın her tarafına
Arzusu hedefi yolu yalandır
Kar suyundan süzen çeşme göl olmaz
Gül dikende biter diken gül olmaz
Diz diz eden her sineğin bal’olmaz
Peteksiz arının balı yalandır
İnsan bir deryadır ilimle mahir
İlimsiz insanın şöhreti zahir
Cahilden iyilik beklenmez ahir
İşleği ameli hâli yalandır
Cahil okur amma alim olamaz
Kâmillik ilmini herkes bilemez
Veysel bu sözlerin halka yaramaz
Sonra sana derler deli yalandır
Âşık Veysel ŞATIROĞLU 
0 yorum
GEL SULTANIM

Gel sultanım,gözyaşım gel!
Hurma dillim,canparem gel!
Yokluğundan varlığım kaçıştı benden.
Kainatı örten gece gibi, uzağım o aydınlık yüzden.
Gel gönlü gül kokulum,gel!
Gel zamanı susuşuyla hasret kılanım, gel!
Gidişinle gönlüm yoruldu,gölgem kayboldu,gel!
Gel ki gözümün mumları nurundan can alsın,
Yansın yine etrafımda ay parçam,
Gönül akrabam,gel!
Sen gideli misk-i amberler de yüz çevirdi benden…
Yüzümün gül komşuları da misafirsiz kaldı,gel!
Sen gittin ya başımda kaç Kerbela, daha 
Canlara hasret kaldı,
Kaç yakınlık daha dağıldı yakınlıklara,gel!
Gel muhabbeti zengin olanım,
Kibiri fakir olanım,gel!
Gel sofraların en tatlısı,
Anaların can zulası,gel!
Gel ki kavunlar yaza tatlansın,
Yazlar da hazana gül toplasın,gel!

Meral Meri
GEL SULTANIM
Gel sultanım,gözyaşım gel!
Hurma dillim,canparem gel!
Yokluğundan varlığım kaçıştı benden.
Kainatı örten gece gibi, uzağım o aydınlık yüzden.
Gel gönlü gül kokulum,gel!
Gel zamanı susuşuyla hasret kılanım, gel!
Gidişinle gönlüm yoruldu,gölgem kayboldu,gel!
Gel ki gözümün mumları nurundan can alsın,
Yansın yine etrafımda ay parçam,
Gönül akrabam,gel!
Sen gideli misk-i amberler de yüz çevirdi benden…
Yüzümün gül komşuları da misafirsiz kaldı,gel!
Sen gittin ya başımda kaç Kerbela, daha 
Canlara hasret kaldı,
Kaç yakınlık daha dağıldı yakınlıklara,gel!
Gel muhabbeti zengin olanım,
Kibiri fakir olanım,gel!
Gel sofraların en tatlısı,
Anaların can zulası,gel!
Gel ki kavunlar yaza tatlansın,
Yazlar da hazana gül toplasın,gel!
Meral Meri
0 yorum

Palyaço

kaç kişiyi öldürdüm düşlerimde
kaç kilo çekerdi yalnızlık
kaç kere ezildim altında
yaz yağmurlarının

belki de palyaçolar ağlardı pazartesi sabahları
her sirk geldiğinde ağlamaklı olurduk
hep ağlamaklı olurduk gülünecek halimize

kim sevmezdi çiçekleri filan
"ben sevmezdim" dedim, "yalan" dedi

bunu palyaço söyledi,
palyaço söyledi ben yazdım
yazdım, yazmasam ağlayacaktım

herkes ağlarmış biraz, ben de ağladım
sırf bu yüzden mi ağladım
alçaklık gibi bir şey oldu bu biraz

biraz birazdım her şeyden
dün biraz sinirlenmiştim mesela
yarın bir kadını seveceğim biraz
biraz biraz kör oldum bugünlerde

ama rakı kadehlerini boşaltmayın
eksilmesin hiçbir şey
hiçbir şeyden dahi olsa
kalsın biraz

umursamıyorum yılgınlığımı filan
çünkü sessizce yaşanmalı her şey
bir devrim sessizce olmalı mesela
ve her sözcüğüne inanmalı bir palyaçonun

bir palyaço neden yalan söylesin ki
ben palyaço olsaydım söylemezdim
marangoz olsaydım da söylemezdim
ben insan olsaydım yalan söylemezdim!

hem nereden çıkardınız palyaçonun yalnızlığını
kaç kilo çeker ki bir palyaço
hem neden yüzüme vuruyorsunuz
bir çirkin ördek yavrusu olduğumu

gocunmam ki ben, ben gocunmam
bir palyaço ne kadar gocunmazsa
o kadar, o kadar gocunmam işte

rakı doldurun! eksilmesin

bitmedi, yazacağım daha
yazmazsam ağlayacağım çünkü
alçakça olacak biraz

hem biz o zaman kimdik ki, nerelere giderdik
her sokakta biraz daha eksilirdik
bilirdim, geceleri puslu puslu olurdu bazen
bazen birisi fısıldarmış gibi olurdu
"duyamadım", derdim, "tekrar et! "
sessizliğe bürünürdü o vakit her şey
sokaklar daha bir puslu
palyaçolar daha bir ağlamaklı olurdu
ve ben daha bir alçak olurdum
ağlardım biraz

hem sen kimsin, çekiştirme diyorum
hatta kuyruğuma basma diyorum
acıyor, tırmalarım,
diyorum

kahrol, kahrol!
diyorum

geçen gün yüzüme rastladım bir ilan panosunda
korktum birden, kusacak gibi oldum
"olur öyle" dedi palyaço,
"herkes alçaktır biraz"
"otur ulan! " dedim, bağırdım ona
ben bazen bağırırım biraz

"rakı doldur! " dedim, "eksilmesin! "
ben bazen eksilirim biraz
aslında hepimiz eksilirmişiz biraz
bunu sonradan öğrendim

ben aslında her şeyi sonradan öğrendim
herkes herkesi sonradan öğrenirmiş
bunu da sonradan öğrendim

örneğin;

geçen gün bir kadınla seviştim
biraz değil çok seviştim

ya işte öyle palyaço
diyorum ki,
bunu da yeni öğrendim
sevişmek de eksilmekmiş biraz

kim sevmezdi ki kuş ötüşlerini filan
"ben sevmezdim" dedim, "yalan"
dedi
bunu palyaço söyledi
palyaço söyledi, ben yazdım
yazmasam, alçak olacaktım
hem ben roman da yazdım biraz

bazen diyorum ki, palyaço,
sen olmasan ben ne yaparım
alçakça eksilirim belki biraz
her yağmur yağışında yerindi dibine girerim
hiçbir kadının kasıklarını öpemem belki
ya da unuturum sonradan öğrendiklerimi

biraz biraz anlıyorum ki,
yüzler eller, o terli vücutlar filan
her şey plastikmiş biraz

haydi sirtaki yapalım palyaço
rakı doldur, yine eksildik biraz

Turgut Uyar

27 Nisan 2014 Pazar 0 yorum
Genç bir erkeğin dört kız arkadaşı vardı ve bir türlü hangisiyle evleneceğine karar veremiyordu. En sonunda doğru kararı verebilmek için bir test yapmaya karar verdi. Her birine 1000$ verdi ve "bu parayı istediğiniz gibi harcayın" dedi.. 
Birinci kız arkadaşı kendisine yeni elbiseler ve ayakkabılar aldı, kuaföre ve güzellik salonlarına gitti. Genç erkeğe geri geldiğinde söyle dedi: Senin için en güzeli ben olmak istiyorum, çünkü seni seviyorum!" 
İkinci kız arkadaşı ise genç erkeğin tuttuğu takımın iki kombine biletini,en sevdiği türden bir suru video CD ve bir ay yetecek bira ile geri geldi ve söyle dedi: "Bunlar senin için aldığım hediyeler, eminim seni mutlu edecektir, senin mutlu olmanla bende mutlu olacak." 
Üçüncü kız arkadaşı ise bu parayla iyi bir yatırım yaptı ve kısa bir sure içerisinde para kendini ikiye katladı ve bu parayı da çeşitli yatırım alanlarında kullandı. Genç adama geri gelerek söyle dedi:"Bana verdiğin parayı birlikte yaşayacağımız mutlu bir gelecek için çoğalttım, çünkü seni seviyorum!" 
Dördüncü kız arkadaşı ise bu paranın bir kısmıyla bir suru kitap aldı, kalan kısmıyla ise fakirlere yemek dağıttı. Genç adama geri gelerek söyle dedi: "Verdiğin paranın bir kısmıyla sana layık olabilmek için bir suru kitap aldım diğer kısmıyla ise senin adına fakirlere yemek dağıttım." 
Genç erkek dört kız arkadaşının yaptıklarından çok etkilenmişti. Karar vermek için epey bir sure düşündü ..... düşündü..... düşündü..... ve sonunda büyük memeli olanla evlenmeye karar verdi...
0 yorum
Babanın 
hiç dokunmadığı saçlarını tarayan 
ilk ve tek erkek 
ben olayım 
istiyorum.
0 yorum
Sevginden vazgeçeni hissedersin, bir şey kopar içinden, taaa derinden. Bakışından anlarsın senden vazgeçtiğini, dokunuşundan anlarsın, koklamasından, ses tonundan…
Anlarsın, bittiğini, gittiğini…
Severek ayrıldıysan ve artık hiç görüşmüyorsan bile, bir gün bir an gelir içinde incecik bir tel kopar. Cızz eder sanki yüreğin ve bu onun için son kez sızlamasıdır yüreğinin.
Anlarsın…
Kısacası hislerin nasıl seni ona, onu sana bağladıysa işte o aynı hisler bağların koptuğunu da hisseder.  Bir sabah uzaktan gelen ezan sesiyle uyandığında o gelir aklına ve yüreğini yokladığında boşluğu ilk defa üşütmez…
Sadece boştur…
Anlarsın.
0 yorum
Şiddet ; sadece dövmek değildir. 
Arkanı dönüp uyumak da şiddettir, ruh perdesini aralarken hakaret de. 
Aynı evi paylaşırken aynı bardaktan su içmemekte şiddettir.
 Ve kadını/erkeği yoktur …

22 Nisan 2014 Salı 0 yorum
Ben yüreğini yitirmiş zamandan korkuyorum
Ben bu kadar çok elin boşunalığını düşünmekten
Ve bu kadar yüzün yabancılığını imgelemekten korkuyorum.
Ben geometri dersini delice seven bir öğrenci kadar yalnızım...

Furuğ Ferruhzad
21 Nisan 2014 Pazartesi 0 yorum
"…Romalı bir düşünüre nasıl ölmek istediğini sorduklarında damarlarını ılık banyo içinde kesip açacağını söylemişti. Bunun kolay olacağını sanıyordum. Küvete uzanıp bileklerimde çiçeklenen kızıllığın berrak suyun içinde dalga dalga kabarışını izleyerek gelincik rengi köpüklerin altına kayıp uykuya dalacaktım.

Ama iş bunu yapmaya gelince, bileğimin derisi öyle beyaz ve savunmasız göründü ki gözüme, bir türlü yapamadım.
Sanki asıl öldürmek istediğim şey o derinin altında ya da başparmağımın altında atan o ince mavi damarda değil, başka bir yerde, daha derinde, daha gizli ve ulaşması çok güç bir yerdeydi.…”


Sylvia Plath / Sırça Fanus
0 yorum
Griyi renk olarak sevmediğim gibi gri insanları da sevmiyorum.
Gökyüzünün yüklü bulutlarla dolu olmasına rağmen ne yağmura ne güneşe fırsat vermemesi gibi, kimi insanlarında ne sevdiği belli ne sevmediği.
ki arada bir derede olmamalı insan. Net olmalı.Tutarsız ve kararsızlıklar sadece seni yormuyor karşındakide ne yapacağını şaşırıyor.
Kısacası sevmiyorum arkadaş.
Kafamı camdan dışarı uzattığımda üstüme ne giyeceğimi bilebilmeliyim. Ince giyinip üşütmek kalın giyinip terlemek hastalığa neden oluyor. Hava gibi tutarsız insanlar ise ruh hastalığına.
17 Nisan 2014 Perşembe 0 yorum
Bir baba gittiğinde;
Arkanı yasladığın duvar
Sabahları sıcak ekmek
Okul harçlığı, otobüs bileti
Ciğerinden bir parça gider
Gider de gider…

En sinirli anında bile,
Dudağının kenarında bir gülümseme
Bayramda öpülecek el
Çocuklarımızı sırtında taşıyan
O sevimli dede gider
Gider de gider…

Bir içten “oğlum, kızım” sözünün sahibi
İnatçı bir siyasetçi
Koca bir beden
Çocuk bir yürek
Anneyle yapılan lüzumsuz tartışmalar
Heyecanlı bir taraftar
Çalışkan bir “Adam” gider
Gider de gider…

Bir sarılmaya, bir çift söze bile
Fırsat vermez Azrail
Vakit geldiği zaman
Sadece baban değil
Atan gider
Canın gider
Kanın gider
Gider de gider…

Dolmaz boşluğu kısa zamanda
Hep bir ses ararsın, bir nefes
Bir anahtar tıkırtısı
Yanlış bir iş yapınca
Gözünün içine bakılmasını
Ama sadece beklersin

Çünkü;
Bir baba gittiğinde,
Sadece baban değil;
Bir dostun,
Bir arkadaşın,
Bir sırdaşın,
Bir öğretmenin,
Bir ustan,
Bir yanın gider…
Gider de gider !




16 Nisan 2014 Çarşamba 0 yorum

Yumurta Yüzeyine Doğal Yollarla Şekil Oluşturmak












0 yorum

Sokak

Gözyaşlarım, soğuk rüzgârlarının estiği bu gecede akmaya başladı durduk yere. Söz vermiştim kendime daha fazla ıslanmayacak diye yanaklarım. Ah, bir tutabilsem şu sözlerimi… Tutmayı istediğim bir şey daha var o da ellerin.

Sokak lambası, odamın zifiri karanlığını aydınlatıyor. Radyoda ise yavaş bir parça çalıyor. Ama ruhumu aydınlatacak ne ışık var ne de ses. Nefesimin sesini duymasam, göğsümün tembel hareketlerini hissetmesem, hayrete düşerim ‘yaşanmışlık’ var mı diye.

Bu geceye, bir yâr eli gerekli bir de bir yârenlik… Ama herkes biraz fazlalık gibi geliyor bana. Ya da ben fazla oluyorum artık herkese. Uzaklaşmışım gibi herkesten, kafa dinliyorum galiba. Belki de ölüyorumdur bilmiyorum, haberim yok ki kendimden. Burnum sızlıyor biraz. Havanın soğukluğundan mı ki? Mevsimlerden kış gerçi ve ben üşüyorum sesin yokluğunda. Bana sen lazımsın, sımsıkı sarılmalısın, ısıtmalısın bu bedenimi, bu ruhumu.

Hüzün ile yutkunuyorum ve sanki birazda gülümsüyorum nedeni bilmeden. Battaniyeye sarmalıyorum kendimi. Anne karnındaki bir cenin gibi küçülmeye çalışıyorum ayaklarımı karnıma çekerek. Ama daha fazla küçülemiyorum. Dünyaya gözlerini yeni açmış bir bebeğin annesini aradığı gibi kollarını arıyorum köşe bucak, umutsuzca ve bulamıyorum. Şarkının notaları yükseliyor biraz ve nakaratta ‘sevildiğimizi’ söylüyor, hem de her birimizin. Biraz daha ağlıyorum. Hiçbir şey yapmak gelmiyor içimden.

Neşelenmek öyle uzak ki bana gülümseme yakınımda olsa ne kalkıp alacak ne de elimi uzatacak mecalim kalmış. Daha fazla konuşmak istemiyorum, derler ya kelimeler kifayetsiz kalmış diye. Ve bakışlarım bomboş artık, gözlerim ise fersiz… Sokaktan bir korna sesi geliyor ve far ışığı karanlığa alışmış gözlerimi kamaştırıyor. Sonra kaybolup gidiyor gözlerden uzaklara. Kaybolan gülüşlerim gibi, sahte olamayan gülüşlerim gibi... Ve birazda öfkeliyim, olup biten her şeye karşı. Kim bilir belki de sadece kendime öfkeliyimdir. Yanıp kül olacak gibiyim bu öfke ile. Bilmiyorum daha ne kadar dayanabilirim bu acıya. İşkence mi çekiyorum yoksa ölüyor muyum?

Radyodaki şarkı çoktan bitmiş ve bir cızırtı kalmış geride. Sanki düşüncelerim aklımın her bir köşesine yayılmış. Toplamayı başaramamışım bir araya. Ne olduğunu ne ben bilmiyorum ne de başkası bilebilir. Sanırım bu gece gerçekten ölüyorum…
0 yorum


13 Nisan 2014 Pazar 0 yorum

Ders Çalışmak için Gerekenler

chai tea latte, meyve suyu, çikolata ile gecenin sessizliği ders çalışmak için en ideal ortam
0 yorum

ERCİYES DAĞI




0 yorum

DEREBAŞI KANYONU







 
; Sayfa Başına Dön