28 Aralık 2017 Perşembe 0 yorum
İnsanları sevmeyi bıraktım
İnsanlarsa beni sevmeye başladı
Gariplik ise burada
Yüreğimde kopan bir fırtına
Komik kedi videosu gibi
Herkes seni hatırlar
Ve herkes görmek ister
Bir gurur duygusu oluşur
Ürperti oluşturur vücutta
Güçlü olduğunu düşünürsün
Boğazında bir düğüm hissedene kadar 


3 Aralık 2017 Pazar 0 yorum
Gidenlerin geri dönmediğini biliyor musun?
Boğazına bir düğüm oturuyor ve gitmiyor mu?
Sabahları kalkıyorsun yataktan uykusuz, düşünceli
Daha fazla bekleyemez, endişe edemezdin.

Gidenlerin geri dönmediğini biliyor musun?
Yaşayabiliyor, nefes alabiliyor, unutabiliyor musun?
Gözlerindeki yaşlar ömründen bir asır alıyor.
Ve fark ediyorsun ki hiçbir kuvvet unutturamayacak onu.

Gidenlerin geri dönmediğini gerçeğini düşün.
Giden yazamaz, arayamaz, endişe edemez.
Ve asla... Ve asla ona dokunamayacaksın...
Düşünsene, seni ondan başka böyle kim sevebilir?





0 yorum
Karşılaşmadığımız bu sonbaharda, 
Kasım'ın güneşli günlerinin sonuncusu ol. 
Beklemeyi asla bırakmayacağım, 
sadece sonbaharda değil.


0 yorum
Saksılardaki çiçeklerin açtığı gibi,
Bahar mı değil mi bilmiyorum.
Sadece vaktimin geldiğini sanıp
Bir sardunyaya özeniyorum.
Bahar ise gelmedi biliyorum. 
Bana hayatından vakit ayırma,
Sorular da sormayasın sakın!
Sadık ve sevgi dolu gözlerinle,
Ellerinde incinmek istemiyorum.
Sen beni gururlu sanıyorsun.
Lütfen git, arkadaş bile değiliz.
Gurur duymuyorum, üzülüyorum.
Bu yüzden kafam yere bakıyor...


5 Ekim 2017 Perşembe 0 yorum
Bu gözlerle sana baktığım zaman
yarım kalıyorum.
Vasiyetim bekleyebilir,
vaktim vardır belki daha
Hala otuz üç yaşımdayım,
birkaç gün eksik olabilir
Yüzünü resmetmek için zihnime.
Pek de umurumda değil
Sen orada olduğun sürece hayatım - senin adınla
Ahlar fısıldayarak
geceleri kollarının arasında
Dudaklarında
ve içinde olup bitenlere ait ebedi sır
Yatağa uzanırken
bana baktığında
ve gülümsediğinde
İleriye ve geriye,
gerçek renklerimizi ararken
Seninleyken asla başka yerde olmayacağım.
Dünyanın ortasında.
Duygularım benim silahımdır
Sonsuza kadar kalkanım ise sen
0 yorum

Yaşam ve Ölüm

Yaşam;
Yaşamak ile başlıyor aşk
Aşkın başlangıcı ise sen
Gözlerinde olan ben
Yaşamamdaki neden hep sen.

Ölüm;
Ölmek ile bitiyor aşk
Aşkın bitişi ise sen
Yüreğinde olmayan ben
Ölümümdeki neden hep sen. 



14 Ağustos 2017 Pazartesi 0 yorum

Ölümün Sağlıklı Şekli

Krom yeşili parlayan gökyüzü
Kapüsen içinde eritir bizi
Yıldızlı gece şaşkına çevirecek
Karışmış yakamoz esaretimize
Evrende bir patlamayla oluştu
Damarlarımda titreyerek patladı
Aşığım şafaktan önceki ana
Yaşamaksa benim elimde değil.


3 Ağustos 2017 Perşembe 0 yorum
Uçurumun kenarında yürümenin cazibesi var. 
Çok doğru değil ama belirsiz ve tehlikeli... 
Bir cinnet sınırına varmaya bir adım var. 
Kesinlikle yalnız. Çıplak. Savunmasız. 
Tamamen kendinden... 
Yapma... 
Ve.. delilik? Ben deli miyim? 
Oh, buna gülme? Artık yok. 
Onlar benim dünyamın saçma olduğunu düşünüyor, susuyorlar. 
Onlar, beni yakından izlerken durmak istiyorum. 
Dar, karanlık koridorlarında bana yardım ediyor. 
Ama kendi ellerini çözmesini öğrendim. 
Bu bağlar pamuktan, bu nedenle güçlü değiller. 
Dudaklarınız engel oluyor, 
Aptalda olsa, öpmek istememe. 
Sadece bana çok sert çıkma. 
Aşk acısı bende çok iyi biliniyor... 
Hatta genç yüreğime bak ve anlayacaksın 
Yaşadıkça bir daha böyle hata yapmaz..! 
Eğer seni seçerse, 
Çiçek çiçek olarak kalır.



0 yorum
Ben, gri gökyüzünü, yağmuru seviyorum 

Sokakları, yayaların kasvetli yüzlerini. 

Ve ben ruhumun bir patlak vermesiyle bağırıyorum: 

Ben bu şehrin sönmüş ışıklarını seviyorum! 

İçinde kutsal yaşamların depolanan tarihini, 

İçinde eşsiz kaderi ve parlayan güzel günleri. 

Tabi ki güzellikleri var şehrin ama 

Biraz uykulu, ve bucaksız soğuk 

Uyanmak için yardımcı olur bu şehir hep 

Ve tüm hatalarını gün gibi anlamak için 

Ve birbiri ardına, ben, sen, o uyanacağız 

Bir kez daha kalabalığın akışında boğularak.


2 Ağustos 2017 Çarşamba 0 yorum


Unutma kızım sen kocana cariye olursan kocan sana köle olur. 
Evdeş olacağın adamdan her şeyi bekleme. 
Beklenti çıtasını ne kadar düşük tutarsan evliliğin ömrü o kadar uzun olur.
O sesini yükselttiğinde sen alçalt.
Tebessüm yüzünde her an tazelenen bir çiçek olsun. 
Ona taşıyamayacağı yükü yükleme. 
Heveslerin ile evliliği yorma. 
Cahit bey yüreği kainatı sığdırabilecek kadar geniş bir insan. 
Bir yazar, bir şair, onun dünyasındaki fırtınalar sıradan insanların dayanabileceği türden olmasa gerek. 
Yükü var taşıyor, sözü var yazıyor, davası var yaşıyor, hedefi var koşuyor.
Bu yolda sen ona yoldaş ol, sırdaş ol, haldaş ol. 
Dünyanın rengine aldanma, nelerim var diyene kanma.
Burada gördüğünü orada bulacağını sanma. 
Burası naz evindi ama orası artık niyaz evin olacak. 
Niyazını huzura tut, hazıra dayanma . 
Cahit’in her derdine ilaç ol ki başına taç olasın.
Sana güvenim muhabbetim ile eştir. 
Yüzümü kara çıkarma kızım...
1 Temmuz 2017 Cumartesi 0 yorum
Pamuk şeker mutluluğu olsun yüzünde,
Çocuklar gibi şen olayım gördüğümde
Kokusunu alayım her içime çektiğimde
Tadın kalsın damağımda
İstiyorum diye ağlayayım annemin eteklerinde


0 yorum
Çalışma hayatıma acil serviste başlarsam kapıma bu yazıyı asacağım:

“Beklemek iyidir. Bekliyorsanız bunun anlamı ölmüyorsunuz demektir. Üzülmeniz gereken şey acil servise hızlıca getirilip müdahale edilmesi gereken ilk kişi olmak.” 

Ve kendi göreceğim yere de bu yazıyı:

"Doktor; Ben, senin günlük işinin yüzde biriyim. Oysa sen benim için her şeysin. Çünkü canım acıyor ve senden başka gidecek kimsem yok..."



1 Mayıs 2017 Pazartesi 1 yorum
Mecnun değilim ama
Çağırırsan çölleri aşarım.
Ferhat değilim ama
İstersen dağları delerim.
Kerem değilim ama
Söyle peşinde seyyah olurum.
Tahir değilim ama
Uğruna zindanlarda yatarım.
Sana yalan halde gelmem,
Özümü toplar yalın halde gelirim.
Kapıyı çaldığında kim o dersen
Ben olmam sen olurum kapında
Sen yeterki gel de
Yola yük olmam,
Yol olur gelirim.
Onur'um ile gelirim.

11 Nisan 2017 Salı 0 yorum

Martının Aşkı


Hüzün saatleri... İstanbul...
Hayatın yorgunluğu üzerimde. Evde durmak can sıkıyor artık. Camdan bakıyorum hava kapalı. Benim içim daha mı bulutlu? Bende ki kasvet daha fazla bence. O zaman paylaşmak lazım ki azalsın bu kasvet. Koca şehir kimin, kimlerin sıkıntılarını çekiyor kim bilir? Bir de benim sıkıntılarımı ortak olsun bari. Eee hazırlanalım o zaman.
Ne giyeceğime, hayatımda karar veremediğim çoğu şey gibi yine karar veremedim. Bir pantolon, bir tshirt bir de mont benzer renkte de bir ayakkabı. Modaya uygun oldu mu ki? Sanki moda kimin umurunda. Ama Mfö misali şapkasız çıkmam abi.
Tarihi yarımadanın tarihi derinliklerinde yaşamanın avantajları var. Gidip yalnız kalacağın o kadar çok yer var ki. Adım atamayacak kadar kalabalık sokaklarda yalnız kalabilirsin. Kendi sesimi de en iyi bu kalabalık ortamlarda ki yalnızlıklarda duyuyorum. Kendime en iyi öyle gelebiliyorum. O zaman gidelim otobüs ile Eminönü'ne.
Hakkında hikayeler duyduğum 35 otobüsü nerde acaba. Durağa adımımı atınca bindiğim otobüs benim dertli kederli günümü neşelendirmek için gelmiyor sanki. O zaman yürüme vakti. Tahmin edin ne oldu. Bir sonraki durağa varmadan yanımdan geçti gitti otobüs. El kaldırdım dursun diye. Hayat ne zaman güldü ki şimdi gülsün. Durmadı ve gitti tabi de. Düşündüm. Acelem mi vardı? Hayır. Hayatta neye acele etmiştim ki zaten. Beklemek ile geçen hayatta bir otobüs daha beklemek beni yıldıracak değildi elbette. En iyi yaptığım işi yaptım ve bekledim. Hayatta her beklenen geliyor mu bilmiyorum ama otobüs geliyor. Beklemeye değer yani. Gelmeyeceğini bildiğin bir şey beklenmeye değmez. Onu beklemek aptallıktır. Ama gelip gelmeyeceğini bilmiyorsan onu beklemek sadakattir.
Kalabalıklar içinde yalnız kalmak iyi geldi. Kendimi bir de vapur sefası ile ödüllendirmek istiyorum. O zaman istikamet Eminönü-Kadıköy vapuru. Bir yığın şeklinde biniyoruz vapura. Yer kapmaca oyunu oynuyoruz sanki. Müzik bitince oturmayan oyundan çıkar ya hani. Vapurda da ayakta kalanı denize atıyorlar sanki. Çıktım üst kata. Hava güneşli olunca oturacak yer olmayan dış kısım bomboş. Uçmasın diye iyice yerleştirdim şapkamı kafama. Montumunda fermuarını çektim. Hazırdım huzur veren boğaz havasına. Hareketi ile vapurun, ben de rahatlıyorum. Köpüren denize salıyorum tüm sıkıntılarımı. Maviyi beyaza çeviren vapur. Benim gri duygularımı masmavi yapıyor.
Çocuklar simit atmaya gelmişti martılara. Etçil martılardan simitçil martı yapan bizler, ders veriyorduk sanki hayata. Değişmeyecek hiçbir şey yok bu hayatta. İşte orada, o anda gördüm onu. Her insanın bir ruh ikizi vardır derler. Uçan martılar arasında sanki kalem ile çizilmiş bir sanat eseri. Başı bir ciddi ile ayrılmış kahverengi, vücudu bembeyaz, kanatları gri. Denize düşen simitleri takip ediyor. Arada göz göze geliyoruz. Gözlerinde kendimi görüyorum sanki. Bir martı olsam yanından ayrılmazdım. Her yere onunla uçar giderdim. O da insan olsa aynısını yaparmıydı acaba benimle?

 
; Sayfa Başına Dön