
Tarihi yarım ada İstanbul'un kendisidir derler. Geri kalan kısım
onun anca uzantısıymış. Her yeri ayrı bir güzel ama tarih kokan kısmı
burasıdır. Yedi tepeli İstanbul'un yedi tepesi de burada sonuçta. Say desek sayamayacak çok kişi çıkar. Geçen bir sayalım
dedik sayamayınca fark ettik. Yedisinde de cami dikmiş ecdadımız. Burada da belirtelim
ama hepsini gezmeden bilinmez bu yedi tepe. İlk tepe Topkapı tepesi. Topkapı
Sarayı, Sultanahmet ve Ayasofya'nın bulunduğu İstanbul deyince akla ilk gelen
yer. İkinci tepe Çemberlitaş Tepesi ve Nur-u Osmaniye Camii. Üçüncü tepe
Beyazıt tepesi ve görkemli camisi ise Süleymaniye. Mimar Sinan'ın en güzel
eseridir. Külliyesi ile beraber görkemli bir eser. Dördüncü tepe İstanbul'un Fatih
Sultan Mehmet'in kendi adına yaptırdığı Fatih Camii ile Fatih Tepesi. Beşinci
tepe ise Kanuni Sultan Süleyman'ın babası Yavuz Sultan Selim'in kendi adına
yaptırdığı cami ile anılan Yavuz Sultan Selim Camii'nin bulunduğu tepedir.
Altıncı Edirnekapı Tepesinde ise Mihrimah Sultan Camii ve Kariye Camii
bulunmakta. Son tepe, yedinci tepe ise İstanbul'un en tarihi semtlerinden
birisi olan Kocamustafapaşa'dadır. Kocamustafapaşa Tepesinde ise Haseki Camii
ve Külliyesi bulunur. Bu yedi tepeyi de gezmeden sakın İstanbul'u gezdim
demeyin. Tarih kokan sokaklarda yürürken ise adımlarınızı dikkatli atın.
Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı! Düşün daha önce o yerlerde olan
tarihi.

Anadolu yakasını gezmeyelim mi peki? Kadıköy'e varmalı. Sahilin
tadını çıkarmalı. Moda'ya inmeli, Kadırga'ya geçmeli. Üsküdar'a gidip Kız
Kulesinin karşısında bir çay içmeli. Ya güzel bir kafede ya da termosunu alıp kayalıkların üstünde. İkisi de aynı hazzı veriyor emin olabilirsin. Sahilde yürüyüp, gelip
geçenlere bakmalı. Hayatın akışında insanların yüzleri her şeyi anlatır. İnsanın
gözlerine bakınca sevinçli mi, hüzünlü mü, hayatı acılar ile mi dolu, kederini
gidermek için mi yürüyor, yoksa bir yere mi yetişiyor hepsini anlayabilirsin.
Belki bu biraz zaman alır ama İstanbul'da zaman da çok hızlı akıyor merak etme.
Beylerbeyi'ne doğru yol almalı oradan da. Saray'ı gezmeden olmaz. Çıkıp caminin
avlusunun önünde boğazı seyretmeli. Çengelköy'e varmalı oradan. Böreğini,
simidini alıp Fiko'nun kahvehanesine oturup, gelen çay ile boğazı izlereyerek
bir yandan simidini ısırıp, böreğini yerken bir yandan da sıcacık çayını içmeli. Fiko da kim diye
sormayın sakın! Leyla ile Mecnun'u bilmeyen yoktur diye açıklama gereği hissetmedim İsmail abi repliğini ama bir
zamanların en efsane dizisi plan Süper Baba'nın en efsane karakterinin en efsane mekanını
bilmemenizi ayıplar doksan kuşağı ve öncesi. Devamında Beykoz yapılmadan olmaz. Kanlıca'da da
yoğurdumuzu yiyelim değil mi?
İstanbul herkese ayrı bir güzel. Yazmakla, anlatmakla, gezmekle bitmeyecek bir şehir. Farklı insanlara farklı yüzlerini
gösterebiliyor. Onun için en güzel planlar kendi zevklerine göre yapılan
planlardır. Ama şunu belirteyim ki herkes hayatının bir dönemi kendini
İstanbul'a atmalı. Hayatının bir bölümünü bu topraklarda geçirmeli. Hemde en
kalabalık olan semtlerinde. Anadolu'nun samimi sıcak havasından çıkıp,
kalabalığın oluşturduğu bu dünyayı tatmalı. Sokaklarda deli gibi dolaşmalı.
Yüksek sesle şarkılar söylemeli. Yadırganmayacağını bilerek haykırmalı yüksek
sesle düşüncelerini.
