24 Kasım 2012 Cumartesi

-Aşka Methiye-

"Doğumsuz, ölümsüz, artmaz, eksilmez bir güzellik" diyor Eflatun aşk için. "Artmaz" kısmında külliyen yanılıyor üstad. Bir çoğalmadan ibarettir çünki aşk, bir coşmadan, kabarmadan, büyümeden ibarettir. Devamlı artmayan bir duygunun aşk olması ne mümkün?

Ahsenü'l-Kasas buyurulmuş Yusuf sûresinde; aşkı anlattığı için bu sûre. Mevlâna "Zeliha o hâle gelmişti ki..." diyor, '... çörekotundan öd ağacına kadar her şeyin adı Yusuf'tu onun için. Yusuf'un adını başka adlara gizlemişti; mahremlerine bu sırrı söylemişti. Mum ateşte yumuşadı, dese; sevgili bize alıştı, yüz verdi, demiş olurdu. Bakın ay doğdu, dese; söğüt dalı yeşerdi, dese (...); başım ağrıyor, dese; başımın ağrısı geçti, iyiyim, dese hep ayrı mânâları vardı bu sözlerin. Birini övse onu överdi, birinden şikayet etse onun ayrılığını söylemiş olurdu. Yüzbinlerce şeyin adını ansa, maksadı da Yusuf'tu onun, dileği de.."

Ne din, ne de yasalar yasaklamıştır aşkı; yürekler Allah'a aittir çünki.

Bir şeyin aşk olabilmesi için tutkulu olması, patolojik olması, anormal olması gerekir zannımca. Aşk bir bedenî hastalık olsaydı yalnızca, hastahanelerde tedavi ederlerdi onu; oysa bimârhânelerde timara çekilir aşk son ucunda.
İştahla yemek yerken hatırlayıp sevileni, yemek boğazda düğümleniyorsa; derin uykularda görülen rüyadan sonra bir daha uyku girmiyorsa gözlere, şen bir mecliste adı anıldığında onun, inziva engin bir boyut kazanıyorsa, hamasî bir söylevin tam ortasındaki bir kelime, bir cümle ne dediğini bilmezleştiriyorsa insanı, işte odur aşk. O ki, göz kapakları kapandığında karanlıkları son bulmuyorsa, ne cür'et aşktan söz edile!?..

Aşk şiirdir, "şiir gibi"ye çıkar yolu. Mahlas seçerken "Aşkî(aşkla ilgili, âşık)" sıfatım tercih edenler bilir aşkı. Hak âşıkı diye eline bağlamayı alıp yürek yaralarını çığıranlar bilir.

Sevgi üzerine kullanılabilecek bütün mecazları üstüne alınmadır aşk. Aşk acıdır, hasrettir. Hicran ve hayrettir, firkat ve gurbettir. Gözyaşı ve âhtır; tazarru ve münacattır. Aşk ölümdür, can vermedir, kurban olmadır.

"Yalnızca bir türlü aşk vardır; ama görüntüleri binlerce türlüdür" der bir bilge. Üç çeşidini söyleyelim biz:

Aşk beşerîdir; şakayla başlar, sorumluluk getirir. Gözden girer, gönülde yaşar. Surete meyledenler ziyandadır.

Aşk platoniktir; sohbetle başlar, zahmet getirir. Zihinden girer, gönülde yaşar. Sîretini süslemeyenler yol şaşırır.

Aşk İlahîdir; imanla başlar, vahdete götürür. Gönülde doğar, gönülde yaşar. Sırrı saklamayanlar, başını verir.

Gönül ki Allah'ın evidir, aşkın her çeşidine itibar eder. Bütün milimetrekarelerinde aynı sevgili olmayan bir gönül aşkı bilir mi acep?!.. Bir kuru yakınlaşmayı, ilgiyi, arzuyu aşk sanarak yaşanılan ömür adına vâ veylâ ve vâ esefâ. Bir Cemâl'e kul, bir Ahmed'e köle, bir Leyla'ya deli ve bir ışığa pervane olmayanın aşkı mı vardır, ya aklı mı vardır ki!..

Âlem bir aşk için yaratılmış ve "Aşk imiş her ne var âlemde!.."

- İskender Pala -

0 yorum :

Yorum Gönder

 
; Sayfa Başına Dön