"Doğumsuz, ölümsüz, artmaz, eksilmez bir güzellik" diyor Eflatun aşk
için. "Artmaz" kısmında külliyen yanılıyor üstad. Bir çoğalmadan
ibarettir çünki aşk, bir coşmadan, kabarmadan, büyümeden ibarettir.
Devamlı artmayan bir duygunun aşk olması ne mümkün?
Ahsenü'l-Kasas
buyurulmuş Yusuf sûresinde; aşkı anlattığı için bu sûre. Mevlâna
"Zeliha o hâle gelmişti ki..." diyor, '... çörekotundan öd ağacına kadar
her şeyin adı Yusuf'tu onun için. Yusuf'un adını başka adlara
gizlemişti; mahremlerine bu sırrı söylemişti. Mum ateşte yumuşadı, dese;
sevgili bize alıştı, yüz verdi, demiş olurdu. Bakın ay doğdu, dese;
söğüt dalı yeşerdi, dese (...); başım ağrıyor, dese; başımın ağrısı
geçti, iyiyim, dese hep ayrı mânâları vardı bu sözlerin. Birini övse onu
överdi, birinden şikayet etse onun ayrılığını söylemiş olurdu.
Yüzbinlerce şeyin adını ansa, maksadı da Yusuf'tu onun, dileği de.."
Ne din, ne de yasalar yasaklamıştır aşkı; yürekler Allah'a aittir çünki.
Bir
şeyin aşk olabilmesi için tutkulu olması, patolojik olması, anormal
olması gerekir zannımca. Aşk bir bedenî hastalık olsaydı yalnızca,
hastahanelerde tedavi ederlerdi onu; oysa bimârhânelerde timara çekilir
aşk son ucunda.
İştahla yemek yerken hatırlayıp sevileni, yemek
boğazda düğümleniyorsa; derin uykularda görülen rüyadan sonra bir daha
uyku girmiyorsa gözlere, şen bir mecliste adı anıldığında onun, inziva
engin bir boyut kazanıyorsa, hamasî bir söylevin tam ortasındaki bir
kelime, bir cümle ne dediğini bilmezleştiriyorsa insanı, işte odur aşk. O
ki, göz kapakları kapandığında karanlıkları son bulmuyorsa, ne cür'et
aşktan söz edile!?..
Aşk şiirdir, "şiir gibi"ye çıkar yolu.
Mahlas seçerken "Aşkî(aşkla ilgili, âşık)" sıfatım tercih edenler bilir
aşkı. Hak âşıkı diye eline bağlamayı alıp yürek yaralarını çığıranlar
bilir.
Sevgi üzerine kullanılabilecek bütün mecazları üstüne
alınmadır aşk. Aşk acıdır, hasrettir. Hicran ve hayrettir, firkat ve
gurbettir. Gözyaşı ve âhtır; tazarru ve münacattır. Aşk ölümdür, can
vermedir, kurban olmadır.
"Yalnızca bir türlü aşk vardır; ama görüntüleri binlerce türlüdür" der bir bilge. Üç çeşidini söyleyelim biz:
Aşk beşerîdir; şakayla başlar, sorumluluk getirir. Gözden girer, gönülde yaşar. Surete meyledenler ziyandadır.
Aşk platoniktir; sohbetle başlar, zahmet getirir. Zihinden girer, gönülde yaşar. Sîretini süslemeyenler yol şaşırır.
Aşk İlahîdir; imanla başlar, vahdete götürür. Gönülde doğar, gönülde yaşar. Sırrı saklamayanlar, başını verir.
Gönül
ki Allah'ın evidir, aşkın her çeşidine itibar eder. Bütün
milimetrekarelerinde aynı sevgili olmayan bir gönül aşkı bilir mi
acep?!.. Bir kuru yakınlaşmayı, ilgiyi, arzuyu aşk sanarak yaşanılan
ömür adına vâ veylâ ve vâ esefâ. Bir Cemâl'e kul, bir Ahmed'e köle, bir
Leyla'ya deli ve bir ışığa pervane olmayanın aşkı mı vardır, ya aklı mı
vardır ki!..
Âlem bir aşk için yaratılmış ve "Aşk imiş her ne var âlemde!.."
- İskender Pala -
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
0 yorum :
Yorum Gönder