Ben henüz çok küçükken eve bir telefon almıştık. Telefonun bağlı olduğu cilalı çerçeveyi ve parlak ahizeyi asla unutamam. Saatlerce onun karşısına geçer ve seyrederdim. Hatta o derece ki, sayımız olan 105'i bir an bile aklımdan çıkaramıyordum, telefonla konuşacak yaşta değildim, zaten boyum da telefonun bulunduğu yere yetişemezdi. Fakat annem konuştuğu zaman, onun karşısına geçip hayranlıkla ona bakardım. Bir keresinde beni kucağına alıp ahizenin yanına kaldırdı ve beni babamla konuşturdu. Bu, bence unutulması çok güç bir olaydı. Sevinçten ve mutluluktan uçuyordum.
Zamanla, bu telefonun içinde canlı bir yaratık bulunduğunu, "Lütfen Danışma" olduğunu ve bu Bayanın ne sorulursa hemen cevap verdiğini öğrendim. Annem ona defalarca başkalarının telefon numaralarını sormuştu; bir iki kere de saatimiz durunca gene ondan sorup doğru saati öğrenmişti.
Telefondaki bu cinle konuşma fırsatını ilk olarak annemin yakın komşumuzu görmeye gittiği ve benim de evde yalnız bulunduğum bir gün elde ettim. Bahçede oynarken, kaza ile elimdeki çekici parmağıma indirmiştim, sancıdan kıvranırken, ansızın aklıma "Bayan Danışma" geldi. Koşa koşa içeri girdim ve ufacık iskemlenin üzerine çıkarak telefonun alıcısını kaldırdım. Alıcıdan acayip ürültüler geliyordu. Ağlar gibi bir sesle: "Danışma lütfen" dedim. Karşımda gayet tatlı bir Bayan vardı. Ben tekrar ağlayarak: "Parmağımı acıttım. Ne yapacağımı söyleyebilir misiniz?" diye sorunca, makinenin içindeki bayan bana: "Annen evde yok mu?" dedi.
"Hayır, evde hiç kimse yok."
"Parmağın kanıyor mu?"
"Hayır, çekiçle vurdum,
şimdi acıdan kıvranıyorum."
"Buzdolabını açabilir misin?"
"Evet", diye cevap verince, Bayan Danışma sözlerine şöyle devam etti: "Peki, dolabı aç ve buzluktan ufak bir parça buz çıkararak acıyan yerin üzerine bastır. Dikkat et, yerleri kirletip buzları dökmeyesin. Biraz sonra sancın dinecek. Artık ağlama ve bir daha sefere daha dikkatli davran."
O günden sonra da en ufak bir bilgi için Bayan Danışmayı rahatsız ediyordum. O ise, en ufak bir hoşnutsuzluk göstermeksizin hemen bana yardım ediyordu. Coğrafya derslerinde, aritmetik problemlerinde hatta ve hatta parkta bulduğum sincabın beslenmesi için bana yardımcı olmuştu.
Bir gün çok sevdiğim kanaryamız Peter kafesinde ölü bulundu. Ağlayarak hemen telefona sarıldım ve Bayan Danışmaya büyük acımı bildirdim. O da, diğerleri gibi, basit sözlerle beni yatıştırmaya çalışıyordu. Hâlbuki ben ondan daha fazla anlayış bekliyordum. Peter gibi güzel öten bir kuşun ölümünün olmayacak bir şey olduğunu ona anlatmak istiyordum. Sonsuz acımı anlayan ve onu paylaşmaya çalışan Bayan Danışma bana şu öğütte bulundu: "Beni dinle Paul, haklısın böyle güzel öten bir kuş ölmemeliydi, fakat unutma ki, çok daha güzel bir dünyaya gidiyor ve orada da ötmesine devam edecek. Onun için artık üzülmen yersiz."
Başka bir
gün de, telefondaki cinden bir kelimenin anlamını soracaktım. Tam alıcıyı
kaldırıp, Bayan Danışmayı istemiştim ki, yavaşça odaya giren kız kardeşim, beni
korkutmak için ansızın bağırdı. Birden yerimden sıçradım. Sıçramamla birlikte
duvara çakılı telefon alıcısı da benimle yere düştü. Telefondan teller fırladı.
Bayan Danışma'nın sesi hiç duyulmuyordu. Yarım saat sonra kapımız çalındı ve
telefon tamircisi olduğunu söyleyen bir adam gelerek telefonumuzu hemen tamir
etti. Bizdeki bu bozukluğu kendisine yine Bayan Danışma'nın bildirdiğini de
sözlerine ekledi.
Dokuz yaşıma bastığım yıl, evimizi değiştirdik. Evle birlikte, o eski telefon alıcısını da değiştirip, daha modern bir alıcı satın aldık. Bu alıcıyı hiç sevmemiş ve Bayan Danışma'nın ancak o eski alıcıda bulunduğuna nedense inanmıştım. Yıllar geçip de delikanlılık çağına girince, bazen eski günleri düşünür ve telefondaki o bayanın saatlerce ufak bir çocukla uğraşmasını ve onun saçma isteklerini ve sorularını eksiksiz yerine getirmesini takdir ederdim.
Dokuz yaşıma bastığım yıl, evimizi değiştirdik. Evle birlikte, o eski telefon alıcısını da değiştirip, daha modern bir alıcı satın aldık. Bu alıcıyı hiç sevmemiş ve Bayan Danışma'nın ancak o eski alıcıda bulunduğuna nedense inanmıştım. Yıllar geçip de delikanlılık çağına girince, bazen eski günleri düşünür ve telefondaki o bayanın saatlerce ufak bir çocukla uğraşmasını ve onun saçma isteklerini ve sorularını eksiksiz yerine getirmesini takdir ederdim.
Yıllar
geçmiş, ben büyümüş ve kolej öğrenimini tamamlamıştım. Bir gün iş için uçakla
seyahat ederken, küçüklüğümün geçtiği bu kasabaya yakın bir merkezde uçak
değiştirmek zorunda kaldım. Alanda beklerken, kız kardeşime telefon edip
konuştuk. Sonra nasıl oldu bilmem, birden aklıma çocukluk yıllarımın Bayan
Danışmanı geldi. Hemen alıcıyı kaldırıp, aynı kasabanın Danışmasını istedim.
Hayret, karşıma çıkan, daha doğrusu alıcının içinden gelen o tatlı ve yumuşak
sesi hemen tanımıştım. Birden hiç düşünmeden: "Benim çok güzel bir
kanaryam vardı. Öldü. Ne yapayım, bu acıya nasıl dayanayım?" diye sordum.
Öbür taraftaki ses bir iki saniye sustuktan sonra: "Herhalde parmağın
iyileşmiştir artık." dedi. Gülerek: "Demek
hala siz burada çalışıyorsunuz. Yıllar ardına gidecek olursak, o çocukluk
yıllarımda sizin bana neler verdiğinizi, bende ne gibi anlaşılması güç duygular
uyandırdığınızı bir bilseniz." dedim.
"Aynı durum benim için de oldu. Siz de akıllı ve tatlı
bir çocuk olmak sıfatıyla bana çok şeyler veriyordunuz. Benim kendi çocuğum
olmadığı için, sizinle konuşmak, sizin o çocuksu ve saf acılarınız paylaşmak,
size bazı alanlarda yardımcı olabilmek de benim için sonsuz bir zevkti."
"Yeniden buralara gelecek olursam sizi arayabilir miyim?" diye sordum. O ise gülerek: "Tabi, Bayan Sally'i istiyorum dersen, hemen beni bağlarlar," dedi. Bayan Sally! -Nedense bu isim bana acayip geliyordu. Bayan Danışma'nın bir ikinci ismi daha olamazdı. O, Bayan Danışma ve hep de öyle kalacaktı.
Bu olaydan üç ay sonra, yine o bölgeye işim düşmüştü. Hemen en yakın telefon kulübesine koşarak, Danışma'yı istedim ve oradan da Bayan Sally ile görüşmek istediğimi söyledim. Bu seferki Bayan Danışma daha genç birine benziyordu. Biraz çekingen bir eda ile: "Siz Bayan Sally'nin arkadaşı mısınız?" diye sordu. "Evet, çok yakın arkadaşı idim," deyince, üzgün bir sesle: "Maalesef, Bayan Sally beş hafta önce öldü. Uzun süreden beri hastaydı. Bir dakika, acaba isminiz Paul mu? Tamam, size son bir haber bıraktı; eğer bir gün onu telefonla arayacak olursanız, size, "Başka bir Dünya daha vardır ve orada da şarkı söylenebilir" dememizi istedi.
"Yeniden buralara gelecek olursam sizi arayabilir miyim?" diye sordum. O ise gülerek: "Tabi, Bayan Sally'i istiyorum dersen, hemen beni bağlarlar," dedi. Bayan Sally! -Nedense bu isim bana acayip geliyordu. Bayan Danışma'nın bir ikinci ismi daha olamazdı. O, Bayan Danışma ve hep de öyle kalacaktı.
Bu olaydan üç ay sonra, yine o bölgeye işim düşmüştü. Hemen en yakın telefon kulübesine koşarak, Danışma'yı istedim ve oradan da Bayan Sally ile görüşmek istediğimi söyledim. Bu seferki Bayan Danışma daha genç birine benziyordu. Biraz çekingen bir eda ile: "Siz Bayan Sally'nin arkadaşı mısınız?" diye sordu. "Evet, çok yakın arkadaşı idim," deyince, üzgün bir sesle: "Maalesef, Bayan Sally beş hafta önce öldü. Uzun süreden beri hastaydı. Bir dakika, acaba isminiz Paul mu? Tamam, size son bir haber bıraktı; eğer bir gün onu telefonla arayacak olursanız, size, "Başka bir Dünya daha vardır ve orada da şarkı söylenebilir" dememizi istedi.
Teşekkür
ederek telefonu kaparken, Sally'nin ne demek istediğini çok iyi anlamıştım.
Yanağımdan aşağı süzülen gözyaşlarını silerken, Bayan Danışma'nın ruhuna
Tanrı'dan rahmet diledim.
0 yorum :
Yorum Gönder