Dönüm noktası sayılabilecek yaşlardan bir kısmını geride bıraktım.
2’ymiş, 6’ymış, okula başlama yaşı 7’ymiş, ölümle tanıştıran 14’ymiş, “ben ergen değilim”li 15’miş… Bunlar uzakta kaldı.
“Daha 17 17 17” göz açıp kapayıncaya kadar geçip gidiverdi, 18 de kağıt üzerinde reşit olmaktan başka bir şey getirmedi. Yaşım hep 19 kalsa “ne güzel şeysin sen”leri de daha sık duyardım belki.
2 adet 2’nin yan yana gelmesiyle oluşan yaşımı geride bırakmışım.
1 de gitmiş 2 de 3'e merdiven dayamış yaşımın önündeki rakam ama hala bilmiyorum, ne zaman büyüdüm ben?
Pamuklu desenli bebeklik yastığımla uyumuyorum epeydir.
Yetiştim mi artık, yetişkin sayılır mıyım?
Sahi, biz ne zaman büyüyoruz?
Cennetten düştüğüne inandığım kar tanelerini saymaya çalışırdım küçükken, hangi yıldı hatırlamıyorum ama bir kış yoruldum onları saymaktan, kar tanesi şeklinde kaç meleğin yeryüzüne indiği önemsiz oldu birden.
Bembeyaz kar taneleri soğuktan kızaran yanaklarıma hafifçe dokunduğunda sıcacık gülümserdim eskiden, artık öyle güzel gülümsemiyorum galiba.
Karda bıraktığım ayak izlerimi görünce birazcık da olsa içim burkulurdu o bembeyaz örtüyü kirlettiğim için.
Şimdiyse, geçtiğim yollarda arkamda ne bıraktığıma bakacak zamanım yokmuş gibi geliyor çoğunlukla.
Bir de eğimli sokaklarda ya da garaj girişlerinde poşetlerden kızak yapıp kayardık arkadaşlarla; sonra da o yokuşu geri çıkamaz ve neredeyse her deneyişimizde yere kapaklanır, kendimizi yine garaj kapısının dibinde bulurduk.
Düştükçe gülerdim, hem de katıla katıla gülerdim.
Hala süper kahramanlara inandığım zamanlardan bahsediyor olsam gerek, çünkü hiç korkmazdım orada mahsur kalmaktan.
Artık ne öyle güzel kar tutan kışlar var, ne de bahçelerinde oynamamıza izin verecek sevimli insanlar.
Karnımı tuta tuta gülüşlerimi gülüşlerine kattığım arkadaşlarsa çoktandır sadece hatıralarda…
Dünya değişmiş, ben değişmişim, sevimli insanlar ölmüş, arkadaşlar gitmiş. Süper kahramanlar bir bir yok olurken ben de birçok şeyden korkar olmuşum.
Ne zaman bilmiyorum; büyümüşüm.
Ben büyümüşüm, biz büyümüşüz ve kirlenmiş dünya.
Biz kirlenmemiş miyiz? Biz kirletmemiş miyiz?
Evet, büyümüşüm ama hala bilmiyorum, ne zaman büyüdüm ben?
Tadını beğenmesem de sırf rengi güzel diye yediğim yeşil bonibonları yemeyi bıraktığımda mı büyüdüm?
Elma şekerini bir şarkının klibine terk ettiğimde mi büyüdüm?
Gözlerimi devirmemeyi ya da içime ata ata biriktirmeyi öğrendiğimde mi büyüdüm?
Yoksa kemiklerim kırılmış da ciğerim eziliyormuş ve kalbim çokça acıyormuş gibiyken, “hiçbir şey yok” oyununu oynamayı keşfettiğimde mi büyüdüm?
Ne zaman büyüdüm ben?
Canım hiç istemese de birilerine evet demeye başladığımda mı büyüdüm?
Hayatımın radyo kanalını başkalarınınkiyle karşılaştırıp onların frekansına ayarlamaya çalıştıktan ve bir türlü başaramadıktan sonra bundan vazgeçip de başkalarının müziğini kendi melodilerimle bastırmaya çalıştığımda mı büyüdüm?
En sonunda bir benden, bir de diğerlerinden çıkan seslerin uyumsuz ritmi karnıma ağrılar sapladığında mı büyüdüm?
Kırmızı balonum ne zaman elimden kaçtı, yaşlı ağacım ne zaman yanıp kül oldu, mavi kuşum ne zaman kayboldu?
Bilmiyorum.
Büyümek istedim mi, onu bile bilmiyorum...
0 yorum :
Yorum Gönder