Fesleğenleri geç…
Papatyaların yolunu izle.
Papatya yolunun sonunda küçücük bir kulübe göreceksin.
Dışarıda iki tane sandalye…
Hani şu Amerikan filmlerindeki sallanan sandalyelerden…
Pencerelerde yine fesleğen ve kırmızı laleler…
Kapısı açıktır her zaman.
Buralarda hırsız olmaz.
Çünkü kimsenin fazladan fesleğen ve papatyaya ihtiyacı yoktur.
Gir gir…
İçeride halım yok ama kaynayan bir çaydanlığım var.
Merak etme ben alt üst ettim,
bırak demlensin o.
Sen önündeki merdivenleri çıkmaya bak.
Gıcırdarlar biraz.
Anıları çoktur çünkü.
Konuşur bir ağaç parçası ölse bile,
bilirsin.
Merdivenlerin solunda bir kapı var.
Gördüğün gibi o da açık.
Sana hep açık…
Gir odaya çekinme.
Güneş odaya giriyordur şimdilerde, tül perdelerden süzülüp.
Oda aydınlıktır,
yatağım düzgün ve temiz.
Üstünde de pembe bir çiçek olması lazım.
Sen gelene kadar solmamıştır.
Öyle tembihledim…
İyi anlaşırım çiçeklerle;
insanlardan daha çok, bilirsin.
O kadar yoldan geldin.
Yorulmuşsundur.
Uzan sen.
Ben çayları doldurup geliyorum.
Ben gelene kadar çiçek kokuları tatlı bir uykuya daldırırsa seni,
çayları içip seni izlerim.
Ciğerlerimde papatya ve fesleğen kokusu gözlerimde sen.
Daha ne isterim ki ben!
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
0 yorum :
Yorum Gönder