26 Haziran 2015 Cuma

Bir başka kışa kadar...

O gidecek ve sen bakacaksın. 
Kimse olmayacak yanında, 
acını yalnız yaşayacaksın. 
Aşkı tek kişilik yaşamanın mevsimidir şimdi. 
Bahar da olsa yaz da, kış hüküm sürecektir sende. 
Buz tutacaksın… 
Herkesin buram buram terlediği güneşli bir günde 
Üşümenin ne demek olduğunu öğreneceksin.

Tüm renkler, 
dönüş tarihinin belli olmadığı bir yolculuğa çıkmıştır. 
Baktığın her şey ya gri. 
Ya siyahtır. 
Hayata dair hiçbir şey ilgi alanına girmez. 
Öylece bir köşede, sessizce, gözyaşlarını içine akıta akıta oturup durursun. 
Ne dostlarını görmek istersin, 
ne de söylenecek bir tek sözü bile duymayı. 
“Neden ben? ” diye bin kere soracaksın kendine. 
“Hak etmedim bunu ” diye hayıflanacaksın. 
Merak etme, her terk edilen hak etmediğini düşünmüştür. 
Hiçbir farkın yok onlardan; 
ama, sen, terk edildiğini de kabul etmiyorsundur. 
” Neden gitti? “sorusu gelecek ardından. 
Bulduğun yanıtları beğenmeyip gidişine bir başka bahane arayacaksın. 
Hiçbir bahane gerçek nedeni anlatmayacak. 
Çünkü aslında başından beri gördüğün; 
ama, bir türlü kabullenemediğin o gerçeği bir kez dile getirirsen, 
zaten buz tutmuş bedenin, parça parça dağılacak. 
Bunu bildiğin için bahanelerin arkasına saklanacaksın.

Sevmemiştir seni. 
Sevmişse de, senin onu sevdiğin kadar sevmemiştir. 
Suçlayabilir misin onu? 
Sen sevdin diye sevmeli miydi seni? 
Şart mı bu? 
Değil elbette; 
ama, gel de bunu yüreğine anlat. 
Anlatamayacaksın. 
Yürek bunu kabul etmez çünkü. 
Sen “Seni benim kadar kimse sevemez” diye sayıklarken 
ya da “Benim kıymetimi bilemedin” diye suçlarken onu, 
o, senin ne halde olduğunu bilmeden, 
bilse bile umursamadan, 
” Her seçim bir vazgeçiştir ve her seçim bir başlangıçtır ” 
sözünü kanıtlarcasına yeni bir menzile doğru yol almaya başlamıştır bile.

Senin seçiminse kışı yaşamaktır, 
o zaman yaşayacaksın. 
Hiçbir kış, yaşanmadan bitmez. 
Kışı atlayıp bahara, ondan sonra da yaza ulaşamazsın. 
Birçok kez donarak öleceğini düşünerek, 
gözyaşların buz kristallerine dönüşerek, 
soğuğun verdiği acıdan nefesin kesilerek, 
ılık bir rüzgarı sarı sıcak güneşi düşleyerek dibine kadar, 
titreye titreye yaşayacaksın. 
Sonra bir gün pencereden güneşin girdiğini, 
yanaklarında donan gözyaşlarının eridiğini, 
içindeki titremenin hafiflediğini, 
renklerin gittikleri yerden döndüğünü, 
susturduğun tüm dostlarının yeniden konuşmaya başladığını göreceksin. 
Bir gülümseme yayılacak yüzüne, 
oturduğun o köşeden kalkacaksın ve baharın kokusunu içine çeke çeke, 
güneşin ve sıcağın keyfini çıkaracaksın… 

Bir başka kışa kadar…


0 yorum :

Yorum Gönder

 
; Sayfa Başına Dön