Uzun zamandır kurmadığı bu cümle eğreti durmuştu kadının ağzında. Ama bu eğretilik bile gülümsetmişti. Ne kadarda güzel kelimelerdi bunlar, ”Günaydın sevgilim”
Kadın aynanın karşısında prova yapmayı bırakıp odaya geri döndü.Yaklaşırken duyduğu o koku kalbini yine alışıldık çarpıntılara bırakmıştı. İlk günkü gibi heyecanlara… Kapının eşiğinde durup oyalandı biraz. Ağzı hafif aralık, üstündeki örtüyü yere atmış, çocuk gibi masum duran adama daldı gitti gözleri. Sonra hareketlenip yatağın yanında duran koltuğa yerleşti. Yandaki komidinde duran kağıdı eline alıp harflere dokunmaya başladı. Birazı gözyaşı ile ıslanmış kağıttaki harflere tek tek özenle dokundu. Her dokunuşta adamı hissetti parmak uçlarında. O bilindik koku doldu yine burnuna.
“Sevgilim,
Sen şu an melekler gibi uyuyorsun ve bende senin yanında olduğum için Allah’a şükrediyorum. Bir insanı uyurken bile özlemenin ne olduğunu, bir insanın gülüşüne kaç cennetin sığabileceğini, bir mucizenin nasıl olması gerektiğini bana öğrettiğin için varlığına şükrediyorum.
”Sen hiç kimsenin olamayacağı kadar çok şeyimsin benim.” demiş ya yazar sanki benim hislerimi kelimelere dökercesine. Ben bu cümlelere yıllarca seni yakıştıracağım özne yerine. Belki yıllar sonra küçük kızımızı da koyarım o cümleye. Biliyorum ki, sen onu kıskanmazsın çünkü, sen hiç beni ‘sen’den kıskanmadın.
Yıllar süren suskunluğu benden alıp götürdün ya kadın,bana kelimelerimi,nefesimi geri bağışladın ya.İşte sadece bunun için bile her nefeste daha çok yer ediyorsun içimde.
Yarın sabah uzaklar için gitmek zorunda olacağım. Ama en çok senin yanımdalığını özleyeceğim kadın. Sabahlardaki o masum halini, elini tuttuğumda içine yıldız düşen gözlerini, sana sarıldığımda hissettiğim kalp çarpıntını özleyeceğim.
Öyle özleyeceğim ki kadın seni, her gün biraz daha ölerek, her gün biraz daha parçalanarak. Her adımda bir parçamı yola bırakacağım ki senin yanına daha çabuk dönebileyim. Ben giderken yok olacağım kadın, yanına döndüğümde yaşadığımı hissetmek için.
Şimdi uykunda gülümsedin kadın ve bende ufak bir öpücük kondurdum gülüşünün kıvrımına. Ardından sen daha çok gülümsedin, ben daha çok sevdim.
Ben seni hep sevdim kadın,kendimi kaybedercesine…
Sevgilin.”
Dolan gözlerini elinin tersiyle sildi kadın ve ayağa kalkıp yatağa gitti. Adamın yanına oturdu. Ardından eğilip omzundaki o küçük bene bir öpücük kondurdu. Adam mırıldanarak öbür yana döndü. Kadında onun yanına uzanıp düşünmeye başladı.
” Sen şimdi gideceksin ya adam, kim sabahları o şapşal halime katlanacak, kim saçlarımı okşayıp bana güç verecek, kim üzgün olduğum zamanlarda çenemdeki gamzeyi öpüp mutlu edecek beni. Sen gittiğinde boşluklarım sızlayacak adam. Sol kaburgamın altındaki delik canımı yakacak. Sen giderken en güçlü, en sen’ yanımı götüreceksin yanında. Bana kalansa sana üşümek olacak.”
-Günaydın sevgilim.
Düşüncelerini bölen sese gülümseyen bir yüzle yöneldi kadın. Sesi ayna karşısında prova yaptığındaki gibi çatal çatal değildi şimdi. İnanç doluydu. O da;
-Günaydın sevgilim.diye mırıldandı.
-Gözlerimi açar açmaz seni görmek güzelmiş.
-Bende en çok sana uyanmayı özleyeceğim.
Ardından gelen güçlü bir sarılma ve son kahvaltıya giden mutlu ama buruk, el ele bir yürüyüş…
Adam ocağın başına geçmişti hemen.O mlet yapacaktı, hem de kadının en sevdiğinden; patatesli.
Kadınsa masaya oturup izlemeye başlamıştı adamı. Her anı hafızasına kazımak ister gibi.
Sessizce yapılan kahvaltı sonrası hazırlanmaya gitmişti adam. Kadınsa, onun ceketini giyip geçmişti çiçeklerinin yanına. O gittikten sonra her anını geçireceği çiçeklerine dokundu yavaşça. Hepsinin boynu büküktü, kadının hüznünü paylaşırcasına. Dalıp gitti kadın, kendini hüznün kollarına bıraktı. Onu bu derinlerden kurtaran yine o olmuştu. Beline güçlüce sarılan o kollar ve omzuna dayanmış o yüz…
-Çıkalım istersen geç kalma.
-Çiçeklerine ben yokken iyi bak olur mu?
-Peki,nasıl istersen.
Çıktılar evden. Vedalar konusunda beceriksizdi kadın.Neyi nasıl yapacağını bilememekten beyni zonkluyordu.Kalarak gidecekti adam biliyordu.Kadınında giderek kalacağı gibi.
-Ayrılık vakti geldi demek.
-Halbuki,senin kokunla mutlu olmaya alışmıştım.
-Bende senin yanımdalığına alışmıştım.
-Şey…Ceketin bende kalabilir mi?
-Hayır !
-Ama…Neden?
-O zaman kokumla ve mutlu kalırsın.Beni özlemezsin.
Sıkıca sarıldı kadın adama.”Böyle dedi bir daha sevdim.” derler ya hani,aksine kadın bir daha değil çok daha sevdi adamı.Gittikçe çoğalan bir sel gibi.
Ceketini çıkarıp adama uzattı.
-Ben seni hep özleyeceğim.Ama sen sakın bende kalarak gitme olur mu? deyip,ardından adamı öptü.Sonra arkasına bile bakmadan yürümeye başladı.Vedalar konusunda beceriksizdi kadın.
Evin anahtarını girişteki kutuya atıp içeride ağlamaya başladı.Pişmanlıklar yakasını bırakmıyordu.”Keşke,bir kez daha sarılsaydım.”“Keşke daha çok yanında dursaydım.”.Gözyaşlarını durdurup ayağa kalktı kadın.Güçlü adımlarla aynanın karşısına yürüdü.Konuştukları zaman adama güçlü görünmeliydi,onu üzmemeliydi.O yüzden şimdiden provalara başlamalıydı.
Dolmuş gözleri ve titrek sesiyle mırıldandı aynadaki aksine.
“Seni,şimdiden çok özlüyorum.”
0 yorum :
Yorum Gönder