14 Eylül 2012 Cuma

Mutluluk Öğretisinin Farklı Yüzleri


Akıl ve vicdan sahibi olan her insan hatta hayvanlar dahi bu kalabalık ve arzularla dolu dünyada ihtiyaç hissettiği andan itibaren mutluluğu aramaya başlar. Bir hayvanın ihtiyaç duyduğu mutluluk, insanın ihtiyaç duyduğu mutlulukla kıyaslanamaz; çünkü hayvanın ihtiyaç duyduğu istek, zevk gibi duygular içgüdülerle sınırlanmıştır. Yalnızca insan, erdem sahibi ve olgun insan dahi hayal ettiği ve arzuladığı mutluluğun ne olduğunu, kendisini nelere götüreceğini tam olarak bilmediği için mutluluğun sınırlarını belirleyemez.

Acaba Mutluluk Nedir?
Tasavvufta mutluluk, Hakk’a yakınlaşma halidir. Olumsuzluklarda bile bu şartlardan kurtulma arzusu
içerisinde olan basit düşüncenin tersine, bu olumsuz koşullarda varlığın yokluğunu hissederek
yaşamaktır mutluluk. İbrahim Ethem’in ipek çarşaflarda, atlas yorganlarda, onca mal ve iktidar arasında bulamayıp sarayını,tahtını terk ederek yıllarını verdiği bir çabadır mutluluk. Fahrettin Razi tefsirinde şöyle açıklar: “Mutluluk üç derecedir; ruha ait olan, bedene ait olan ve dışarıya ait olan. Ruha ait olan mutluluk iki türlüdür: Birincisi; ilmin artırılmasıyla görüş kuvvetinin tamamlanması, ikincisi; üstün ahlak ile amel kuvvetinin tamamlanması. Bedene ait olan mutluluk da ikiye ayrılır: Sağlık ve güzellik. (Y.N.: Batı dünyası bunu “wellness, happines, fitness olarak ifade eder.) Dışarı ait olan mutluluk da ikiye ayrılır: Mal ve makam. “Bize dünyada ver” arzu ve isteği de bu kısımlardan her birini içine alır. Çünkü ilim, dünyada nam yapmak ve herkesin önüne geçmek için istenirse bu da yine dünya için yapılmış olur.

Hz. Mevlâna’da Mutluluk:
Hazineyi Kendi İçinde Aramak
Hz. Mevlâna’ya göre bir insanın mutlu olabilmesi sade bir hayat yaşamakla, diğer insanlarla iyi ilişkiler içerisinde olmakla ve gösterişten uzak durmakla mümkündür. Hz. Mevlâna bir gün dostlarına “Şöhretimizin arttığı ve insanların bizim ziyaretimize geldiği günden beri dünya sıkıntılarından rahat
edemiyorum.” demiştir.
Hz. Mevlâna şu hikâyeyi anlatır:
Bir zamanlar Bağdat’ta yaşayan bir adama rüyasında derler ki: Mısır’ın Kahire şehrinin şu adresinin şu sokağında, şu numaralı evin temelinde şu kadar altın var. Gidip alırsan çok zengin olursun. Adam
rüyadır diyor ve pek aldırmıyor. Aynı rüya üç kez tekrarlanınca bunun ilahi bir işaret olabileceğini
düşünüyor ve Kahire’ye gitmeye, anılan adresi bulmaya karar veriyor. Adresi buluyor ama bakıyor ki
adresin sahibi var. Söylese, ‘bana ait’ deyip vermeyebilir, söylemese bu kadar yolu boş yere tepmiş
olacak. Eğer söylemezsem, adamın da bu konuda bilgisi olmadığından bundan yararlanamayacak,
ben de boşuna gelmiş olacağım; eğer söylersem belki müjdemin karşılığı birkaç altın alabilirim, diye
düşünür ve söylemeye karar verir. Buna duyan ev sahibi “Bre ahmak adam! Bir rüyaya inanıp da
Bağdat’tan kalkıp buraya kadar gelmişsin. Bu evi ben yaptım ve temelinde altın olmadığından eminim. Ayrıca bir zamanlar ben de senin gibi, üstelik üç kez, Bağdat’ın filan mahallesinin filan sokağının şu numaralı adresindeki evin temelinde şu kadar altın var şeklinde bir rüya görmüştüm ama rüyaya inanarak Bağdat’a gitme gereği duymadım.” der. Bağdatlı şok olur. Mısırlının rüyasında gördüğü ve tarif ettiği adres kendi oturduğu evdir. O da evinin temelinde aslında altın küpü olmadığından emindir. Birbiriyle tevafuk eden bu iki rüyadan Bağdatlı kendisine şu dersi çıkarır: “Gerçek hazine, mutluluk senin kendi evinde ve gönlündedir. O halde evine, yuvana dön, hazineyi kendi içinde ara.”
Peygamberler ve Filozoflar Mutluluğu Çeşitli Şekillerde Açıklamışlardır:
Hz. İbrahim: “Mutluluk; çalışmak, kazanmak ve kazandığını kendisi gibi olanlar ile paylaşmaktır.”
Hz. Musa: “Mutluluk; insanın benliğini Firavunvari tutkulardan ve hırslardan kurtarmasıdır.”
Hz. Âdem: “Mutluluk; şeytana uymamak ve Havva’ya kanmamaktır.”
Konfüçyüs: “Mutluluk; bir tencere pirinç pilavına bütün lezzetleri sığdırabilmektir.”
Eflatun: “Mutluluk; her zaman yücelikleri düşünmektir.”
Hz. İsa: Mutluluk; geçmişi unutmak, içinde bulunulan anı hoş görmek, geleceği düşünmemekle
mümkündür.”
Lokman Hekim: “İnsanlar bu sözü, bütün üzüntüleri bir kelimeyle ifade etmek için ortaya atmışlardır.”
Hz. Muhammed: “Mutluluk; hayatı olduğu gibi anlamak ve kabul etmek, zorluklarına katlanarak
bunları aşmak için çalışmaktır.”
Şimdi kendinize şunu soruyu sorun: “Mutluluk hırslara mı kurban edilmeli; yoksa mutluluk için emek mi verilmeli?”
(Alıntıdır.)

0 yorum :

Yorum Gönder

 
; Sayfa Başına Dön